16 Ağustos 2012 Perşembe

Acemi Üşengeç 3 - Qırıldı :(


Aypod 4
Doğum günümden bir kaç gün önce aldırdığım alet. Kıyamıyordum. Ama aradan 1 ay geçmesi üzerine umursamadım fazla. Şimdi görünüşüne alışmış olsam da görenler hakaret ediyor bana :(

Evet artık içim rahat. Çünkü çok güzel kırmayı başardım. Şu anda ekranın %30'u kırık durumda.



                       Siz siz olun sakın üstüne oturmayın, bacağınızın altına sokmayın.. Yapmayın :(


                                                 Buda arkasının aldığı son durum. Çok üzücü. :(


Yinede seviyorum. Dokunmatiği çok çok iyi ve Ayfon4 ile neredeyse aynı. Ucuz telefon + Aypod kombosu çok mantıklı ayfon almak yerine..

İlk MİM :D


Ablacığım bana yollamış bu mimi. Cevapları ona göre yazıyorum :D

-Çaresi bulunmayan bir hastalığa yakalandınız ve bunun sonucunda yaklaşık 1 yıllık ömrünüzün kaldığını öğrendiniz. Kalan 1 yılınızda ne yapardınız ?

- Yapmadığım çılgınlık kalmadı aslında.. Gece eve gelmemeler.. Bir gecede 2 şişe vodka içmek, Trene kaçak binmek falan.. Ama son bir yılımda yine götü başı dağıtırdım herhalde..


-Fobileriniz , takıntılarınız var mı ? Varsa neler ?

Fobim, penceresi kapalı yerde kalmak. Bi nevi klostorofobi gibi birşey. Eğer pencere kapalıysa boğuluyor gibi oluyorum.

Takıntım Anime izlemek herhalde.

-Bir sabah kalktınız ve dünyada hiç bir insan olmadığını öğrendiniz, ne yapardınız?

Sperm bankasına gidip kendi türümü yeniden kurardım :D Ama bundan önce bütün içkileri ve tütün ürünlerini depolar, bankaya gidip bütün paraları kendi hesabıma alırdım.

-Dünyayı dolaşmak isteseniz hangi ülkeden başlardınız ? Neden ? 

Japonya yada hala şimdi olsaydı Babil'e gitmek isterdim. Neden çünkü bayılıyorum. Perslilerin sarayları ve kıyafetleri çok hoşuma gidiyor. Japonyada aynı şekilde. Hele o kiraz ağaçları yok mu..


-İtiraf edin prens/prenses e dönüşür diye kaç kurbağa öptünüz ?  

Çok kurbağa öptüm ama prens yerine hepsi birer böceğe dönüştü.

-En son yaşadığınız küçük düşürücü , unutamadığınız olay ? 

Hava alanına metroyla giderken yere kapaklandığımı hatırlıyorum. Japonlar benden özür dilemişti. Hiç unutmam.

-Asla yanınızdan ayırmadığınız 3 şey ? 

Anahtarım, Aypod ve tabi ki Sigaram.

-Hayatınızın bir kitap/ film olmasını isteseydiniz hangi kitap/film olmasını isterdiniz ? 

Hiç biri. Kendi hayatımı en iyi ben yazardım herhalde.

-En yakın arkadaşınızın bir uzaylı olduğunu ve sizi ilk denek olarak kendi gezegenine götüreceğini öğrendiniz, ne yapardınız ?  

Hemen topuklardım tabi. Denek faresi miyim ben ?

-İsviçreli bilim adamları görünmezlik hapını buldu ve siz bu hapı kullanan ilk kişisiniz. Hapı kullandıktan sonra yapacağınız ilk şey nedir?  

Çıpıldanak dolanırdım. Evet yapardım bunu.

-Kendimizi kötü hissettiğimizde yaptığımız şeyler? 

Ya ACR- Online oynar kafama göre adam keserim yada yazı yazarım. Yada Gintama izlerim.

Kime göndersem bilemedim şimdi. En iyisi, Kırmızı Balık 'a yollayayım.

Bardaklaşma Etkinliği Live 1

Evvet.. Çok olmadı ama baya önce bardaklaşma etkinliğine katılmıştım. Ve Necla Şölen ile eşleşmiştim. Kendisi çok iyi kalpli bir insan. Kendisi hayallerimi gerçekleştirmemde beni destekleyen ilk insanlardan biri oldu.



Neyse şimdi hediyelerime geçmek istiyorum..




Kargomda bardağım ve bir de çok güzel bir not defteri vardı. Çok sevindim. Böyle güzel bir not defterine en büyük projemi yani "AYDINLIK"ğı yazmak çok heyecan verici..


Bardağımı çok çok beğendim. Ve yıldız şeklinde küpelerimi de tabi :)

Ama beni en çok sevindiren notum oldu. Kendisine çok teşekkür ediyorum düşünceliği için.. 


İsim değişikliği.. Bungee Jumping Yapan Zombi

Immortal Light'dan Bungee Jumping yapan zombi 'ye dönüşümün hikayesine tamamen Mark'a borçluyum.

3 yıl olacaktı bu yaz Immortal Light adımı kullanmama. Ama Mark yüzünden ismimi değiştirmek zorunda kaldım yoksa hesabım kilitlenecekti.

Hatta hiç konuşmadığım insanlardan tepkiler aldım.. Ölümsüz Işık sönmüş oldu sonuç itibariyle. O yüzden benim için bir anlamı kalmadı Immortal Light, Immo veya Immoş olmanın.
Kapanan diğer bir sahte hesabım vardı Bungee Jumping yapan Zombi diye. Yurt dışı numaramdan onay kodu istiyor ve bende hattı mı bulamıyorum. O yüzden oda gitti ama o isimde baya kişi tarafından beğenilmişti. O yüzden Çılgın zombi olarak devam etmeyi planlıyorum.
Bundan sonra yazılanlar sansürlüdür. Okumak tamamen kişinin kendi iradesine bağlıdır.

Annenle görüşmem bir mesele var Mark. Az önce ona mail attım bekliyorum. Senin de ağzına sıçayım orospunun evladı. Annen orospu olmadığı halde sen tam bir orospu çocuğusun. Milletin Işığını söndürdün, bir efsane senin yüzünden yok oldu. Yatacak yerin yok mark. Senin o facebook'u kuran ellerini sikeyim. O kodlamaları yapan beynine sıçayım. Her gün 1cm boyun kısalsın.. 1.70 olan sen 170 gün için yok ol git Mark. Umarım yakın zamanda prostat olursun pipin kalkmaz. Senin ben........ ne kadar küfür yazsam rahatlayamam. Sakin değilim. Elim ayağım titriyor beyler..


11 Ağustos 2012 Cumartesi

Acemi üşengeç 2 -Son Erkek Ölünceye Kadar. -

Bana ilham veren hiç bir şey kalmadı. Artık ne sarhoşluğum nede aşkım var. Aslında çok önce bitmesi gereken hikayelerimi yeniden yazıyorum. Çünkü hiç bir kelimesi bana uymuyor.


Neyse size çok önceden okuduğum bir kitabı tanıtmak istiyorum.

Sayfa 272den alıntı
"Erkekler kadınların ne kadar koca beyinli yaratıklar olduğunu unutup biraz fazlaca böbürlendiler. Böbürlenmek: normal şartlar altında insanı motive eden, mükemmel hormonların salgılanıp yaratıcılığın artmasını sağlayan güzel bir duygudur. Ama bu hormonlar aynı uyuşturucu gibidir. Azı yaratıcılığı artırırken fazlası dikkatleri dağıtır, insanın başına olmadık işler açar."




5.4 "Asırlar ve kuşaklar boyu erkeklere kadınların ne kadar ne güzel, sevilesi ve narin yaratıklar olduğunu aşılayıp durduk. Biz istemedikçe onların bize zarar vermesi düşünülemez. Bu duyguyu bir kalemde silip atabilmeleri imkansız. Bunu onlara karşı hep kullanın."


Kadınların erkekleri ortadan kaldırmayı amaçlayan gizli bir örgüt olduğunu anlatan çok güzel bir kitap. Ben okurken erkeklerin tarafını tutmak zorunda hissettim kendimi. Çünkü bu sefer savunmasız olan erkekler..



Anestezi Geçtikten Sonra Nr. 2


Saatten pek emin değilim. 2'yi geçiyor sanırsam yani tarih 29/12 olalı çok olmamış ve ben gecenin karanlığında uyuyamıyorum yine her zaman ki gibi. 

Öyle karışık şeyler yazmaya gerek yok. Bu sefer de yine aynı şeyleri anlatmayacağım ne ona olan aşkımı nede onun bana olan ilgisizliğini..

Kaç dakika geçti bilmiyorum üzerinden ama ışıkları açık olan oturma odasına gittiğimde başım ağrımadığı halde ondan  ağrı kesici istedim. Dün beynimi matkapla oyuyormuş gibi hissettiren ağrı bugün uykuya yenilmiş olmalı. 

Saat 2 ve ben sol kulağımda şeytanın soluğunu duyuyorum. Konuşmuyor benimle. Oda küs bana.. "Ruhu sattında ne oldu" diyor en sonunda. "Değdi mi ?" Gözlerimi kapatıp iç geçirirken onu yok sayıyorum adeta.

Ben.. Şeytanın sorusunu cevapsız bırakıyorum. Sanki 40 yıllık dostmuşuz gibi..

"Senin adını cümlede kullanırken virgül ile ayırmıyorum. Alınıyor musun?" diye soruyorum.

"Ben senin ruhunu buharlaştırıp yok ettim. Sen kızmıyor musun asıl ? " diyor.

100 yıl gibi gelen on saniye boyunca cevap vermiyorum.

"Evet" çıkıyor ağzımdan..

Aldığı cevaplar onu tatmin etmiş gibiydi. Eliyle elimi tutarken bir yandan da soluğumu kesiyordu. O anda o acıya katlanamayıp karşı çıkabilirdim. Çıkabilirdim ama çıkmadım. Sanki bir nehrin içinde çırpındıkça dibe batıyor, nefes aldıkça ciğerlerime su doluyordu. Her nefeste biraz daha su. Ciğerlerime su doldukça nefes alamıyor ve çırpınıyordum. Yuttuğım her su damlası öyle acıtıyordu ki canımı, nefes borusuna kaçan su, saniyeler boyunca acıtır ya, onun 100 katını çekiyordum..

100 sayısıyla bir alıp veremediğim yok çünkü daha yaşlanmadım ve sanırım ruhumu geri aldım.. Artık o benim en iyi dostum.. ve her gece toplanıp grup yapıyoruz..

10 Ağustos 2012 Cuma

Anestezi Geçtikten sonra Nr. 1


Ne zamandır dokunmuyordum kağda.En son bir kadeh şarap içmiştim , ağlıyordum.İçimde biriktiriyordum herşeyi .Ve yalan söyleyip kandırıyordum kendimi. Buralara ilk gelişimde anlamadığım bir dilde fısıltılar duyuyordum sadece. Geri dönmek için geçti. Hemde çok geç. Dediğim gibi yazmıyorum kaç zamandır. Yanımdaki insanlar benim iki cümleyi bir araya getirebileceğine inanmadılar. Öylesine yaşanmış anılardan sonra ben büyüdüm ve vazgeçmeyi öğrendim.Tam iki dakika geçmiştiki birinin  kalbini kırmamın üstünden , ben pişman olmadım.

Bugün kalbimin en derininden aldım cümlelerimi. O kadar karaydı ki kalbim beni bile zehirledi düşüncelerim. Inanmak istediğim hayallerime bir gün gerçekleşir umuduyla ama hiç bir yolum yoktu kapılarım kapandığında. Saat beş'i geçiyordu ben uyumaya başladığımda. Gecenin o karanlık soguğunda hayatıma son verirken ben, sigarayı bıraktım. Sanırım Eylüldü.. Derinden yanıyordu yaram. Öyle ki sanki hiç kimse yok gibiydi. Söylenenlere aldırmıyordum. Her dakika sarhoş oluyordum çok değer verdiğim ruhumla. O saatlerden arta kalan şimdiki hastalığım bana.

Söylenmedim hiç , ağzımı bile açmadım. Orda öylece kala kalmıştım. Hamileydi ruhum.Ayrılığımızı doğurmuştu 1-2 güne. Yağan yaz yağmurunun dinmesi gibi çok hızlıydı.Belki sesini duyarım diye telefon rehberini karıştırırken, artık orda olmayan bir ismi arıyordum. Hayatımı sonlandıracağım o dakikalar da hem uzaktım sana hemde kırgın. Binlerce parçaya ayrılmış gibiyiz şimdi. Toz olmuş küçük süs heykelleri gibi. Asla birleşmeyecek iki parçayız seninle. Çünkü ve ne kadar denersek deniyelim zamanı geri döndüremeyiz.

 ŞİMDİ ben son satırlarımı cehennemden yazıyorum. Kalbimden alıntılar yaparak.

 ŞİMDİ ben bu şehiri terk ediyorum, benliğimi alarak..

ŞİMDİ ben söküyorum bu kalbi, çünkü acısını şimdi çekiyorum. O kadar canım yanıyorki sevdiğim adama bile derdimi anlatamıyorum.

ŞİMDİ ben bu gece hayatıma son veriyorum. Sana elveda demek, canımı yakıyor, ağlatıyor.

Elimden sadece eskiyi hatırlamak kalıyor.Hoşçakal, gözyaşlarım senin olsun. Elveda..Sevgilim

Risa'dan Nail'e..
                                                                       9.10.10

Son kez vol 2. (Anlamını Sorma Bana..)



Sana bişeyler anlatıcam ama sakın anlamını sorma. Bu son demiştim kendime ama sen bunu okumamışsın say lütfen. Gerçi zaten okumuyorsun ama ben kendimi avutuyorum sonuçta. Sana bu sefer adınla seslenmeyeceğim. Sasuke diyeceğim. Belki anıların canlanırda bi daha seversin beni. Sana yine aynı şeyleri anlatmayacağım. Dedim ya anlamını sorma diye. Çok özledim seni ben. Hepsi bu. Bana yalandan seni seviyorum desen bile inanacağım. Hemde hiç kavga çıkartmadan. Geride bıraktım her şeyi derken aklımda kalıyorsun işte. Belki bana aşık değilsin belki ben kötü şeyler yapmış olabilirim ama yine sana dönüyorum ben hemde her seferinde. Küçük şeylerde bile seni arıyorum. Artık aramayacağını bildiğim için telefon kullanmıyorum biliyor musun ? Bilmiyorsun tabi..


 Seni yazarken ne diyeceğimi bile unuttum bak. Biz ayrılığı 2 kez atlattık sasuke. Ama ben nasılsa beni istemediğini kabullenemiyorum. Diyorum ki kendi kendime onun için  canına kıysan bile haberi olmayacak. Acındırmaya gerek yok. Bunları başkası okuyacak ama hiçbir anlamı yok onlar için çünkü  sana adandı bu yazı hatta ben ve bedenim. Bizim için başka yol yoktu.. Ya benim elimi tutmaya devam edicektin yada arkadaşım olacaktın.. Ama şimdi nasıl bir haldeyiz görmüyor musun.. İçerken bile seni düşünüp ağlıyorum, senin boşluğunu başkalarıyla doldurmaya çalışıyorum. Belki bunun bencil olmamla alakası var.. İnan bana kendimi değiştirmeye çalıştım. Babasızlık nedir bilirim ben. Sana dokunan her erkeğe aşık olursun. Şimdi salak bi iddada bulunmaya çalışmıyorum benim babam yok diye.. Annem yani seninde tanıdığın varlık beni büyütüp aslan gibi ayakta durmuş, bende sana aşık olmuşum işte..  Bak yine saçmaladım.. Beni bu saçmalıklarımla, şebekliğimle sevmiştin sen..
  

Hani diyordun ya ben sana aşığım diye.. İnan senden sonra gelenleri hiç sevemedim. Aramızda benim bildiğim bir gerçek vardı. Onlar sadece bedenimle ilgileniyordu ve senin sıcaklığın kimsede yoktu. Biliyordum. Bir anlığına olsada bana aşıktın, gerçekten seviyordun. Hayatımda karşılık aldığım tek aşk sen şimdi gittin başkalarını tamamlıyorsun. Beni hiç hatırlıyor musun sasuke ??


 Telefonda sana bağırışlarımı, bana gitar çalışını.. Hatta sana benim için şunu yap dediğimde yapışını.. Biliyorum seninle hiç dokunmadık birbirimize ama içimde bu ilişki gerçekti.. Ben unutmuyorum.. Senin için uykusuz kaldığım, ağladığım ve kıskandığım geceleri.. Bu ilişki gerçekti. Eminim ben buna. Sana kıtalar arası aşık olmak bile bi mucizeydi.. Şimdi yıllar önce dinlediğim şarkıları dinliyorum senin için. Her söz sanki bize yazılmış ve içindeki melodiler bize ihtap ediyor. Neyse senin için çabaladığım kadar çabalayacağım.  

Seni seviyorum sasuke..




Son kez vol 1.( Adını verdim işte daha ne yapayım ? )




 Bunu okuyabilseydin yinede birşeyler değişmezdi.. Ben sana hiç güvenmedim, sözlerine inanmadım. Ama mutluyduk be Hüseyin..En azından ben. Şimdi düşününce sana çektirdiklerim bana yapılsaydı hemen vazgeçerdim. Aşk'ı kaybetmiş ve ona inanmayan bir adam için bir "ÇABA"ydm ben.. 

Eğer bunları bana söyleseydin, eskisi gibi davranmazdım sana. Sonuçta çocuk sayılırdım. O kadar çok hata yaptım ki.. Ve hala yüzsüzce seni sevdiğimi söylüyorum millete. Hatta seni aramadığım ve .... günlerde.. Seni en çok bu aylarda hatırlıyorum. Çünkü son iki yıl boyunca içimi ısıtan tek şey sendin. Kafamı senle bozmuş durumdayım. 

Biz birbirimize hiç dokunmadık ama yinede senin karşında söylemek istediklerimi unutuyorum. Benim iyi yazmamın tek sebeni mazaretim olan yalanlarım değil sadece sensizliğimdi. Özür dilerim. Artık hiçbişey iyi olmayacak. Ne kalbim ne de akıl sağlığım. Kalbim saniyede 120 kere atarken hala silemiyorum seni. O an aklımda ölüm olması gerekirken neden Aşk ? 


 Tamam. Senin asla gelmeyecek oluşun özletiyor işte. Yine saçmaladım. Nasılsa senin umrunda değil. Yaşanması gereken çok şey var. Vardı. Aslında senin hiç umrunda değil. Yinede bir başkasını sevdiğim için  bana kızacaksın biliyorum. Ne kadar kopmuş olsakta hep benim  ol sasuke..



9 Ağustos 2012 Perşembe

Gintama / Anime Tanıtımı vol 2







Edo - Şimdi ki adıyla tokyo- uzaylılar tarafından işgal edilmiş ve Shougun'u yenmişlerdir. İstilaya direniş   savaşında Gintoki, Katsura ve .. birlikte çarpışmalarından çok zaman geçmiştir. Savaş bittiği için samuraylara ihtiyaç kalmamıştır ve kılıç kullanımı yasaklanmıştır. İşte bu zaman da aslında Bushido'ya önem veren Gintoki para kazanmak için Yorozuya'yı kurmuş ve Katsura İstilaya Direniş örgütünün lideri ve devrimci suçlu olmuştur. Gintama'da para kazanmak için her türlü işi yapan yorozuya'yı konu alıyor..


MADAO




 Hasegawa Taizou: O bir madao. İşsiz ve yatacak yeri olmayan karakter. Sürekli işten atılmasıyla bilinir. Evlidir ve güneş gözlüklerini ve pahalı saatini hiç çıkartmaz. Hiç parası olmasada. 




 Umibozu : Kagura ve Kamui'nin babası. Uzaydaki devasa yaratıkları yok etmesiyle ünlü olmuş. Yato'nun geceler kralı ile teke tek çarpışıp tuvalete gitmesi gerektiği için yenilmemiştir.



  Takasugi: Bu adamı bende tam çözebilmiş değilim. Katsura ve Gintoki'nin eski yoldaşı ama şimdi onlara karşı Kamui ile birlik olmuş durumda. Kiheitai
denen adamları var ve gerçekten güçlüler. Uzayda dolanıp dururlar.





 Kamui: Kagura'nın abisi. Yato klanının en güçlülerinden. Babasının kolunu kestikten sonra Kagura ve hasta annesini terk etmiş. Sürekli gülümser ve beklemediğiniz anda beklenmedik hareketler yapar. Seviyorum Kamui'yi.. İlk görünüş 140.bölüm. 








8 Ağustos 2012 Çarşamba

Gintama / Anime Tanıtımı vol 1

Bunu yapmak zorundaydım. Her gintama izleyişimde bunu yapmak zorunda hissediyorum kendimi.
Gintama öyle bir anime ki her izleyişimde gülmeden edemiyorum :D Normalde basit şeyler güldüremez beni ama gintama da öyle zeki espiriler var ki- neyse çok fazla oldu bu en iyisi mi izleyinde görün :D Zaten normal japonlar bile anlamıyorlarmış bu animede yapılan espirileri.. Ama Allah razı olsun çevirmenler yazıyor gintamanın neye gönderme yaptığına..

Konusunu diğer bölümde okuyabilirsiniz. 

Gintama kafa dağıtmak için mükemmel bir anime. Her türlü şeye gönderme yapıyorlar. Hatta bir bölümde baya şikayet almışlar buna rağmen ondan sonra ki bölümde shougun ile dalga geçmişlerdi. Tam bir gintama bağımlısıyım. Devamını bitmesin diye izlemediğim ilk animem. Gerçi izlemediğimde elim ayağım titriyor. Neyse gireyim ben konuya;



Not: Bir kaç uygunsuz kelime kullanıcam bunları yazarken o yüzden rahatsız olanlar direk okusunlar diğerleri ise seçerek sansürleri görebilirler.

Logosu bile espiri konusu.. :D Gin- japoncada gümüş anlamına geliyor. - Tama ise top demek ama argoda  taşşak anlamına geliyor ve tamashi (ruh) kelimesinin kısaltılmışı gibi birşey. Yani asıl anlamı gümüş ruh ama gümüş  taşşak olarakta çevirilebilir.. :D


 Ana karakter Gintoki: Tamamen inci sözlükten fırlamış karakter. Hiç bir şeyi takmaz. Tatlı olan herşeye ve hava durumunu sunan kıza aşıktır. Aşık demeyelim de hoşlanıyor. Elindeki tahta kılıcıyla herşeyi kırabilir. Devasa makineleri bile. Eskiden çok güçlü bir samuraydı. Şimdi ise para kazanmak için her şeyi yapan bir oluşumun patronu. Amacı olmayan animenin amaçsız karakteri. Saçları doğal permalı / kıvırcık. Kiralık dairesinin kirasını ödediğini sadece bir bölümde görmüştüm :D Uyuşuk, tembel ve  haftalık jump dergisinin bağımlısı. 


 Shinpachi: Animede ki tek düzgün karakter. Gerçi sürekli bağırarak yorum yapması insanı delirtiyor. Otaku adlı bir şarkıcının fan klübünde kaptan. Ablası ile ölen babaların dojolarını geri açmak istiyorlar. Para kazanmak için Gintokinin yanında çalışıyor ama daha tek kuruş alamadı. :D 

Kagura: Animenin obur, kendini beğenmiş ve açık sözlü karakteri. Öyle olmasına karşın çokta naziktir kagura. Kendisi evrenin en güçlü klanı olan yatodan geliyor. Edo'ya bir füzenin üstüne tutunarak geldi. Kıyafet bakımından çinli gibi giyiniyor. Kagura'yı sadece dövüşürken bile izlemek eğlenceli. Gintoki'nin evinde beraber yaşıyorlar. O küçüçük dolapta nasıl uyuduğunu ben çözemedim. Ama kagura bu ağzı ile mermi bile durdurur.. He bide güneşe çıkamıyor bu kagura. Elinde sürekli şemsiyesi ile gezer. O şemsiyeyi hem kılıç gibi hemde makineli tüfek gibi kullanabiliyor. Bende istiyorum.












Otose: Gintokinin ev sahibesidir ve evin altında ki barı işletir. Gintoki'yi açlıktan kurtarmış ve onun korumasına girmiştir. Bu yüzden kirasını alamasa da onu evden kovmamaktadır. Naruto'dan orochimaru ile seiyuu'su aynı kişidir.



 Katsura: Eskiden gintoki ile aynı savaşta yoldaştılar. Şimdi ise  Edo da suçlu. Devrimcilerin başı ve sürekli Elizabeth adında ne olduğunu bilmediğim/ çözemediğim uzaylı ile geziyor. Sürekli yanında taşıdığı bombaları ile bir yerleri havaya uçuruyor. Yinede sevdiğim karakterlerden biridir :D  Rumuzu: Fruit Ponchi Samurai - Meyve Kokteyli Samuray

 Sougo Okita : Shinsengumi'nin 1.bölük kaptanı. Sürekli kullandığı bozukasıyla görünmediği bölüm azdır. Shinsengumi'de en iyi kılıç tutan polis. Sadistlerin kralı ve Shinsengumi yardımcı şefinden nefret ediyor. Ona sürekli suikast düzenlemesine rağmen başarısız oldu şu ana kadar. Neden nefret ettiğini 86 & 87. bölümde anlayabilirsiniz. 















Hijikata: Mayonez manyağı. Yediği tatlıya bile mayonez koymasıyla bilinir. Korkutucudur zaten adıda Shinsengumi'nin "şeytani" yardımcı kaptanıdır. Sigara için yaptıklarını 119. bölümde görüp tiryakileri küçümsememek gerektiğini anladım.



 Kondou: Tamamen aklı bir karış havada. Öyle olmasına rağmen Shinsengumi'nin kaptanı. Shinpachi'nin ablasına aşık ve onun sapık takipçisi. Sohbet odasında rumuzu : Fruit Chinpo Samurai - Yani Meyve penisli samuray




 Sa-chan: İlk gördüğü günden beri Gintoki ye aşık ve onu takip etmekten hiç vazgeçmiyor. Mazo karakterin önde gideni. Çok güçlü suikastçi ninja. Gözlükleri olmadan birşey göremiyor. Onu gözlüksüz izlemek komedi resmen.

 Hattori Zenzo: Bağsurlu ninja. Boş zamanlarında pizza dağıtıcılığı yapar ve her seferinde gintoki motoruyla onun bağsuruna çarpar. Ayame ile aynı kişinin altında eğitim görmüştür. Gintoki ile birlikte aldıkları shounen jump dergisi için dövüştükleri bile olmuştur.


Şimdilik bu kadar yeter. Diğer karakterlerde öbür yazıya kalsın. 
Buda favori anime açılışlarım. İlk 5'i yaptım başka zaman da diğer 5'i sabrım yeterse yükleyeceğim :D

TOP 5 Anime Açılışları. (Videom silinmiş. En kısa zaman da yeniden yükleyip diğer bölümü ile yükleyeceğim)

Kafes / 1.Bölüm


Bu gece uzun geçti. Kulaklarımdan atamıyorum hala sesini. Ondan uzak durmam için o kadar sebep vardı ki. Birincisi, beni kullanıyordu. İkincisi, ona hayır diyemiyordum. Hiç beni düşünmeden seks yapmaya çalışmıştı. Geçen geceden beri sızlıyordu zaten tamponlarım. Birde bunun üstüne evine çağırıp beni isteksiz soydurmuştu. Onun dikenleri tarafından sarılmış bir şekilde acı çekiyordum. Etrafında o kadar insan olmasına rağmen neden beni zorluyordu? Onun yüzünden boğazlarım ağrımasına rağmen hala sigara içmeye devam ettim. Ona vermediğim tek şey kalbimdi. Bunu önemsemiyordu. Onun elini bile tutarken kız arkadaşıyla mesajlaşan birine neden bunları yapıyordum ki?




“Bütün bunların üstünden tam tamına bir hafta geçti. Ve hala yaşıyorum. Kendime göre yalnızım. Onu sevmiyorum. Sevemiyorum daha doğrusu. Canını acıtmam hoşuna gidiyor herhalde.”




Onunla tanışmadan önce bir çok hayalim vardı. Sadece normal bir insan olmak istemiştim. Para da gözüm yoktu. Eve gelince bana bağıran annem olmasını bu durumda olmamayı tercih ederdim. Sürekli sarılıp öpen ve bunaltan bir abla. Gece uyandırıp su isteyen abi. Ve sahip çıkan bir baba. Normal bir hayatı o kadar çok özledim ki. Şimdi bunları o uyurken yazıyorum. Kendime ait her şeyim vardı. Hatta para harcamayı sevmeyen anneme her şeyi aldırmıştım. Ablamla küçük tartışmalarımız olurdu. Sabahın soğuğunda okula giderdim yürüyerek. Artık bunları yapacak kadar özgür değilim..




“Kendini neden kafese tıkılmış bir kuş gibi hissediyor bilmiyorum. Birlikte kaçtık. Artık oraya eve geri dönmeyeceğiz. Ayda 40.000 milyardan fazla para kazanıyorum onun sayesinde. Tabiî ki önceden anlaştığımız gibi değil. Artık paranın yarısından fazlasını o alıyor. 10 gün içinde geçer duygusallık yapma demiştim. Bir yıl oldu ama hala tek kelime konuşmuyor. Pişman olmak için çok geç..”




Bugün abimi aradım. Hiç kimse benimle konuşmak istemiyormuş. Beni kurtaracağına inanmayı bırakmamamı söyledi. Sesi değişmiş. Yoksa bana mı öyle geldi bilmiyorum. En kötü şey artık yeni arkadaşlar bulmam gerektiği. Kimse bana yaklaşamıyor vahşiliğimden.. öyle dedi geçen kızlardan biri. Buna rağmen çok fazla kazanıyormuşum. Benim tek yaptığım şey kafesli pencereden dışarı bakmaktı. Güneşin girmediği bu yerde ölüyorum..




“Hayat hayat değil. Hayatta kendinden başkasına güvenme. Arkadaşım dediğin insanlar varya hepsi kolpa. Bende gideceğim. Gelir misin benimle ? Annemlerle konuşmuyorum zaten. Sende kalk gel. İstediğin her şey elinin altında. Bi kere gidelim bak güzel değilse beğenmezsen yapmazsın..”



Arabaya bindik. Hafif yağmur yağıyordu. Tek düşündüğüm normal bir hayattı… 

Kitaplaşma Etkinliği Stage 1

Bir kaç gün önce kitap çekilişine katılmıştım. Beklediğimden çok erken geldi kargo. İyi ki de gelmiş içinden çok güzel hediyeler çıktı :D



Kitabımda çok güzel. Normalde konusuna bakarak okurum ama buna direk başladım. Çocuk gibi mutlu oldum kitabı görünce..
                                     



 Pastel parfümlü tırnak ojesi, GoldenRose mor oje (oje bilgim mükemmeldir bu arada) FaberCastel den sticky note , şirinlerden kitap kurdu  modeli ve M.Ö 10.000 filmi. Bunları görünce hasta olan ben yataktan nasıl fırladım bilmiyorum. Çok mutluydum ilk kargom olduğu için :D






Birde Angry Birds domuzcuk kolyesi vardı kargomun içinde. Boynumdan ayırmıyorum. Tam net çekemedim ve kimseye de ellettirmiyorum evde :D



Ablamın en çok hoşuna giden bu kedicik oldu :D Bakıp bakıp güldü öyle diyebilirim.. 

Bu etkinlikte hediyeleri için Yeni Arkadaşıma çok teşekkür ediyorum. Umarım ileride çok iyi arkadaş oluruz :D

7 Ağustos 2012 Salı

Acemi üşengeç

Hastayım. Yazın nezle olmak ölümden beter :( Sizi eve bağlar halsizlikten ölürsünüz. Dışarı çıkınca da  ölecek gibi terlersiniz. Tylol hot ve A-ferin sayesinde iyileşip gibi olup mala bağladım iki gündür. Sırtıma da nevresimi bağladım superman gibi dolanıyorum evde. 

Ablam doktorların yeni bölümünü izlerken bende bunları yazıyorum. Yazmak sürekli beni kendi içine çeken bir şey. Bana yazacak o kadar şey yaşatan alki arkadaşlarıma çok minnettarım. Normal hayatta olmadığım kadar ciddi olacağım bu blogda. Arada şarkı linkleri vereceğim ki, okurken kendinizi benim yerime koyun. 

Neyse bu kadar yeter sanırsam. Arada gelir böyle günlük yazarım, köşede ki müzük listesini değiştiririm, çekilişler yaparuk birlikte. Hatta şeytanı bile indiririz tahtan birlik olursak..  Kitap tanıtımı benim işim değil ama özellikle buraya eklediğim kitapları okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. 

Facebook ve twitter dan bana ulaşabilirsiniz. Sadece uyandığım ve gördüğüm zaman cevap verebiliyorum ki günün 12 saatini uyuyarak geçiren biri olduğum için kızmayın :D 

Haydi selametle..

Buda kendini yabancı hissedenlere.. EMI

5 Ağustos 2012 Pazar

İtirazi Olan ? Neşter, Işık ve ACI / Bölüm 2


Acıların ne kadar çok yer kaplayabileceğini bilmiyordu. Hatta buna kendisinin sebep olacağını bile tahmin edemedi. Sadece kontrol atına alamadığı arzuları olmasa çok mutlu olabilirdi. Ona mesaj atarken parmak uçlarından kanın çekilişini veya kalbinin yerinden fırlayacak gibi oluşunu yok saysaydı şimdi o, karnında günahıyla sahipsiz bir aşkın kurbanı olmazdı..

“Ama onu seviyordum..”

Her şeye rağmen onu seviyordu. Ne kadar kötü davranırsa davransın içindekini söküp atamıyordu. En iyi yaptığı şeyi yapıp ona yumruğun tillahını atmalıydı. Onun yerine sadece ağzından gözyaşlarıyla seni seviyorum lafı çıkmıştı. Hem de acı veriyormuş gibi gülümseyerek.



“Kalbimden çıkamayacak kadar önemliydi..”

Neyi yaşadığını çözemiyordu. Neyin içinde olduğunu. Neden aklını kaybedecek şekilde sevdiğini de. Zoru ve sıkıyı seviyordu. Deliliğin ince çizgisi onun için kaybolmuştu. Aklını ilk kaybettiğinde ne ona yardım eden çocukluğu nede bir çıkış kapısı vardı. Kapılar ardı ardına açılıyor, merdivenlerin nerede başlayıp nerede bittikleri belli olmuyordu. Bazen düşüp duruyor bazen de hayatsız bir yolda yürüyüp duruyordu. Zaman akmıyordu ki. Kaç gün geçtiğini veya kaç yaşına girdiğini bile bilmiyordu. Yaşlı bir kadının kalbi kadar yorgun olduğu zamanlar veya küçük bir çocuk gibi hoplayıp zıpladığı oluyordu..




“Kalbini bana açamaz mıydı ?”

Yapamazdı. Çünkü onu sadece beyni kontrol ediyordu. Kalbi değil. Kadını bırak hiç bir şeye yer yoktu onun kalbinde. Genç adamın  %70’lik kısmı onun kalbine göre sadece %7’lik bir kısımdı. Değer verdiği tek şey vardı o da güç sahibi olmak. Aralarında ki duvarı buldozer bile yıkamazdı. O tek vuruluşta kırılıcak bir cam sevdiği adam ise her şeyi içine çeken bir kum fırtınası gibiydi. Ne yok edilebilir nede içine çekilmekten kurtulabilirdi. Bir gece yatağın kenarında otururken göz ucuyla onu izliyordu. Sırtı ona dönük o ise uzanmış ve ellerini kafasının arkasına almış yatıyordu. Gözleri tavana kilitlenmiş sabit bakıyordu. Bıkmış bir şekilde aynanın karşısına geçti. Dağılmış saçlarına baktı. Geçen günlerde daha da kilo vermişti. Üzerindeki beyaz askılı geceleri tek harekette çıkarttı. Aynadan baktığında  genç adam onu izliyor gibiydi. Tam göremiyordu. Allah kahretsin.. neden gözleri daha iyi göremiyordu ki ? Dikkate almadı. Gardırobun kapağını açtı. İçinden her zaman giydiği Japon tarzı elbisesini giydi. Kapağı geri kapattığında ağlıyordu. Ona baktı. Hiç beklemediği anda ona doğru geliyordu. Evet başarmıştı. Aradan bunca geçen aya rağmen onun kalbine sahip olduğunu düşündü bir anda. Sadece ona ait ve başka hiçbir kadının giremeyeceği bir kalp. Ama genç adamın ne düşündüğünü bilmiyordu. Düşünce okuyamıyordu. Zaten ona göre sevdiği adam düşünemiyordu ona göre. Genç adam arkadan sardıktan sonra onu, boynunu öperek kulağına bir şey fısıldadı..

“Sana aşık olmamı bekleme..” 

2.Bölümün Sonu..

İtirazi Olan ? Neşter, Işık ve ACI / Bölüm 1


Siktirip gitmek isterdim bu şehirden, Azrail peşimi bırakmadan"
**
Gece,
 sisli havanın ardından parlarken ay, kimsenin izni olmadan ölmüştü kalbi genç çocuğun. Tabi o taşığı şeye kalp denirse.

Yağmur henüz dinmiş. Toprak hala nemli. Kolları iki yana açılmış yerde yatıyor çocuk. Gözleri sabit yukarıya dikilmiş.
"Ölmüş lan işte. Neresine bakıcak !?" diyor ambulans görevlisi..
Ölmüş işte çocuk.. Şimdi tamamen ölü. Morgta çürümeyi bekliyor. Otopsisi yapılmadan gömülmeyecek.Doktar saat 7'deki molası bitince başlayacak onun kalbini sökmeye. Tabi ona kalp denirse.

Adı yok artık çocuğun.Gömülmüş ve ölmüş kalbiyle beraber.Geleceği olarak adlandırdığı kişiler artık hiç kimse. Bir sevgilisi yok çocuğun. Çürümekte olan bedeni kimseye ait değil. Organları canlı değil. Hiç bir işe yaramıyor artık. Kısaca ölmüş çocuk. Ruhu dalgalanırken sessiz hastane koridorlarında kimsesi yok çocuğun. Yalnızmış çocuk tüm hayatı boyunca.
Bazılarınız acıyabilir o çocuğa. Ağlayabilir ardından. Mezarında 2-3 dua edip evlerine gidebilirler.

-"Yani köpeğine mama verirken ölmemiş ?"
-"Gece vakti, gizli gizli sigara içerken balkonda sallanan korkulukların kenarında astım krizi geçirmişte olabilir.."
-"Hayır. Bu çocuk kalp krizi geçirmiş.
-"Ama. Bu imkansız.Kalp krizi olamaz.! Çocuğun taşığı şeye kalp dense bile, kesinlikle bir canlıya ait olamaz o şey.."
**

Sabah..

Henüz çiğ düşmemiş yapraklara. Evden eşyaları topluyor annesi. Her eşyaya dokunup, sonra onları hoyratça kolilere koyuyor. Kadının durumu anlatılamaz. Belki 1-2 yıla unutur acısını yada saklar bir ömür boyu.
Anlatılacak birşey yokk. O gün evden nasıl çıktığını hatırlamıyor kadın. Nereye gittiğini de.. Evde eşyalar var hala. Bütün resimler geçmişe aitti şimdi.

O gün sadece ağlayarak acıyı atamadığını öğrendi. Ağlayamıyordu ki zaten. Biliyordu o ölünce ağlamayacaktı. Üzülmeyecek sadece votka içecekti. Tüm hayatı buna bağlıydı zaten. Güldü. Yada öyle bi ses çıkarttı ki ağlıyor muydu yoksa mutlu muydu kestiremiyordu.

Öğlen..

Saat 12'yi gelmişti neredeyse. Bu saate kadar ayık kalabildiği için şanslıydı. Niye gelmişti ? Ne gerek vardı ? Çevresine baktı. Bir insan topluluğu, siyahlara bürünmüş ayakta dikiliyorlardı. Neden yapıyorlardı ? Ve kendisi neden gelmişti. Bir cenazeden çok bir veda töreni gibiydi. Tek farkı, Sela 'nın kulaklarını çınlatmasıydı. Ölüm neydi ? Hikayelerinde ölümden bahsederken çok alışıkmış gibi bir hali vardı. Ve sevdiği adam onu terk ettiğinde kalbini öldürdüğünü söylüyordu. Ama aslında, ilk defa şimdi ölümün nasıl birşey olduğuna tanıklık ediyordu..

Akşam..

Eve adımını attığında ilk yaptığı yatağa girmek oldu ve bir hasta gibi 3'den 10'a kadar yatakta kalmış işe gitmemişti. Ölüme nasıl bu kadar yaklaşmıştı ? Gözleri son bakış atarak pencerenin kenarında duran ahşap kutuya baktı. Nasıl olmuştu ? Oysa ölmeyecekti. Ölmemeliydi. Öyleki gecenin bir yarısı kardeşinin kalbini çıkarıp kutuya koymak tamamen delilikti ama bunu yapan kendisi olunca neyin delilik olduğunu, neyin olmadığını tartışmak anlamlı olmuyordu..

                                                                                                                                                                1.Bölümün sonu..                   
                                                                                                                                                          D.Karaman  29.12.10


Free Website templateswww.seodesign.usFree Flash TemplatesRiad In FezFree joomla templatesAgence Web MarocMusic Videos OnlineFree Wordpress Themeswww.freethemes4all.comFree Blog TemplatesLast NewsFree CMS TemplatesFree CSS TemplatesSoccer Videos OnlineFree Wordpress ThemesFree CSS Templates Dreamweaver