Acıların ne kadar çok yer kaplayabileceğini bilmiyordu. Hatta buna kendisinin sebep olacağını bile tahmin edemedi. Sadece kontrol atına alamadığı arzuları olmasa çok mutlu olabilirdi. Ona mesaj atarken parmak uçlarından kanın çekilişini veya kalbinin yerinden fırlayacak gibi oluşunu yok saysaydı şimdi o, karnında günahıyla sahipsiz bir aşkın kurbanı olmazdı..
“Ama onu seviyordum..”
Her şeye rağmen onu seviyordu. Ne kadar kötü davranırsa davransın içindekini söküp atamıyordu. En iyi yaptığı şeyi yapıp ona yumruğun tillahını atmalıydı. Onun yerine sadece ağzından gözyaşlarıyla seni seviyorum lafı çıkmıştı. Hem de acı veriyormuş gibi gülümseyerek.
“Kalbimden çıkamayacak kadar önemliydi..”
Neyi yaşadığını çözemiyordu. Neyin içinde olduğunu. Neden aklını kaybedecek şekilde sevdiğini de. Zoru ve sıkıyı seviyordu. Deliliğin ince çizgisi onun için kaybolmuştu. Aklını ilk kaybettiğinde ne ona yardım eden çocukluğu nede bir çıkış kapısı vardı. Kapılar ardı ardına açılıyor, merdivenlerin nerede başlayıp nerede bittikleri belli olmuyordu. Bazen düşüp duruyor bazen de hayatsız bir yolda yürüyüp duruyordu. Zaman akmıyordu ki. Kaç gün geçtiğini veya kaç yaşına girdiğini bile bilmiyordu. Yaşlı bir kadının kalbi kadar yorgun olduğu zamanlar veya küçük bir çocuk gibi hoplayıp zıpladığı oluyordu..
“Kalbini bana açamaz mıydı ?”
Yapamazdı. Çünkü onu sadece beyni kontrol ediyordu. Kalbi değil. Kadını bırak hiç bir şeye yer yoktu onun kalbinde. Genç adamın %70’lik kısmı onun kalbine göre sadece %7’lik bir kısımdı. Değer verdiği tek şey vardı o da güç sahibi olmak. Aralarında ki duvarı buldozer bile yıkamazdı. O tek vuruluşta kırılıcak bir cam sevdiği adam ise her şeyi içine çeken bir kum fırtınası gibiydi. Ne yok edilebilir nede içine çekilmekten kurtulabilirdi. Bir gece yatağın kenarında otururken göz ucuyla onu izliyordu. Sırtı ona dönük o ise uzanmış ve ellerini kafasının arkasına almış yatıyordu. Gözleri tavana kilitlenmiş sabit bakıyordu. Bıkmış bir şekilde aynanın karşısına geçti. Dağılmış saçlarına baktı. Geçen günlerde daha da kilo vermişti. Üzerindeki beyaz askılı geceleri tek harekette çıkarttı. Aynadan baktığında genç adam onu izliyor gibiydi. Tam göremiyordu. Allah kahretsin.. neden gözleri daha iyi göremiyordu ki ? Dikkate almadı. Gardırobun kapağını açtı. İçinden her zaman giydiği Japon tarzı elbisesini giydi. Kapağı geri kapattığında ağlıyordu. Ona baktı. Hiç beklemediği anda ona doğru geliyordu. Evet başarmıştı. Aradan bunca geçen aya rağmen onun kalbine sahip olduğunu düşündü bir anda. Sadece ona ait ve başka hiçbir kadının giremeyeceği bir kalp. Ama genç adamın ne düşündüğünü bilmiyordu. Düşünce okuyamıyordu. Zaten ona göre sevdiği adam düşünemiyordu ona göre. Genç adam arkadan sardıktan sonra onu, boynunu öperek kulağına bir şey fısıldadı..
“Sana aşık olmamı bekleme..”
2.Bölümün Sonu..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder